4 Mayıs 2011 Çarşamba

Bu bir teşekkürdür.



İlk gençlik yıllarımda tanıştım seninle , acemi üniversiteliydim.
Farklı bir şehire alışmaya çalışırken ve çoğu zaman alışamazken  'alışamadım anne ' diyerek bana destek verdiğin için ...
Ne zaman geldin ruhum görmedim seni .Uçaktan atlarken unuttum galiba özledim .Diyerek bambaşka alemlere yolladıgın için ...
Niksardakileri unutmadıgın için..
Kukla şarkını dinleyince kocaman bir tokat attığın için ...
Ve bana ; hayatım boyunca yanımda olacagını bildiğim dostumu kız kardeşimi  İZMİR'imi  kazandırdığı için...
Teşekkürler Yaşar KURT .

26 Nisan 2011 Salı

Söz

Günaydınlar,

Pazar günü kardeşim sözlendi :) Hazırlıklardan bir kaç kareyi sana sakladım İstanbul' cum.
Mutlu, mutlu, çok mutlu olsunlar...


25 Nisan 2011 Pazartesi

ÖSYM' nin Geldiği Son Nokta

ÖSYM ilk kopya skandalından sonra sınav salonuna kalem silgi getirmeyi yasaklamıştı. Dağıtılan ilk silgi, kalem, kalem traş, naneli şeker poşeti kopya sıkandallarının son bulmayacak olmasını fırsat bilip kendini geliştirmiş. İşte size öncesi ve sonrası şeklinde ÖSYM kırtasiye setinin gelişimi, yeni kırtasiye setinin lansmanı hangi sınavla yapıldı bilemiyorum ancak eski ÖSS den geçmiş olduğunu ve lisans üstü için hazırlandığını varsaydığımız bir kişi yılda iki kez düzenlenen ALES, ÜDS ve KPDS sınavlarına girerek 12 adet kurşun kalem, 6 adet silgi, 6 adet kalem traş, 18 adet naneli şeker ile gelecek eğitim hayatının kırtasiye harcamalarını oldukça azaltmış olacak...

ALES' te yaşanan yeni üstelik İzmir' de ortaya çıkan hatalı kitapçık skandalından bahsetmiyorum bile... 

                                                                          öncesi

                                                                         
                                                                         sonrası


İzmir' den sevgiler...

Gül Döktüm Yollarına...

İstanbuuuuuul.....

Özlem bitti, blogumuza kavuştun sen de yaşasınnnnnnn...


İzmir' den öpücükler..

21 Nisan 2011 Perşembe

KOYUN MAGNET

Efeniim önce bir buzdolabı magneti buluyoruz.Hani böyle pideci,lahmacuncu telefonlarının yazdığı türlerden .Yuvarlak değilse yuvarlak şekilde kesiyoruuz . Bir sürü kulak pamugunu 2 cm plastiği kalacak şekilde kesiyoruz.Ve resimdeki gibi yapıştırıyoruz.Artık keyfe göre.
En sonda da bir kagıt parcasına koyun yüzü çizip yapıştırıyoruz .Ben ekstradan bir de sapka taktım koyunuma . çünkü hava güneşliydi.
Hem yapması hemde bakması keyifli birşey .Her evde olmalı kanımca.
PS : Aman dikkat kulak pambıklarınız kullanılmış olmasııın !
Öperim .
İSTANBUL'dan sevgilerle...

17 Nisan 2011 Pazar

Portakallı Pasta

Merhabalar,

Bugün kayınvalidemin doğum günüydü, akşam yemeğinde birlikteydik. Pasta bendendi :) Büyük bir keyifle hazırladım. Önce çilekli yapmayı düşündüm aklıma buzdolabındaki portakallar gelince plan değişti, güzel de oldu, çok beğendiler.
Hazırladığım yemekler ve pastalar için tadanların eleştirileri benim için çok önemli ancak en büyük eleştirmen yine kendim oluyorum çoğunlukla. Çünkü yaptığım her neyse önce kafamda oluşturuyorum, yapım aşamasını planlıyorum, yapıyorum ve sonunda tattığımda sonuçla süreci karşılaştırıyorum ve ulaşmaya çalıştığım lezzeti bulup bulamadığıma göre iyi olup olmadığına karar veriyorum. Tadanlar beğense de planladığım lezzete ulaşamadığımda içime sinmiyor pek. Portakallı kek için internete de göz attım ve Jibek ve Cahide isimli blogda karşılaştığım tarif yapmak istediğim pastaya çok yakındı. Meyveli ve çikolatalı bir pasta olsun istedim, keki çikolatalı kendisi portakallı bir pasta çıktı ortaya :) İşte tarifi...



Pandispanya

4 adet yumurta (oda sıcaklığında olmalı)
1 bardak şeker
1 bardak un
1 yemek kaşığı kakao*
1 paket kabartma tozu

Krema
2 su bardağı süt
2 yemek kaşığı irmik
3 yemek kaşığı şeker
1 yemek kaşığı nişasta
1 tatlı kaşığı un
2 portakal kabuğu rendesi

* Evde kakao kalmamış onun yerine elimin altındaki çikolata sosu kullandım, gayet hoş oldu :)

Pandispanya için iki önemli püf noktası var; yumurtanın akını ayrı olarak çırpıp son aşamada pandispanya karışımına eklemek ve elle karıştırarak tepsiye dökmek, bu pandispanyanın güzel kabarmasını sağlıyor. Unu elemek, bu da unun incelmesini ve çok iyi bir biçimde diğer malzemelerle karışmasını sağlayarak kolay kabarmasını sağlıyor. Bu püf noktalarını göz önünde bulundurarak tüm pandispanya malzemelerini karıştırıp 180 derecede önceden ısıtılmış fırında 20 dakika pişirmek yeterli.

Krema için de bir önemli püf noktası var; portakal kabuklarını krema karışımına pişirme süresinin sonuna doğru eklemek. Önceden eklerseniz portakal kabuklarından acı bir tat çıkıyor, ben malesef bu hatayı yaptım hafif portakal acılığı oldu kremamda, içine biraz krem şanti ekleyip hem kıvamını yumuşattım hem de o acı tadı baskılamaya çalıştım. 

Sonunda krema ve pandispanyayı birleştirerek üzerini krem şanti ile kapladım, portakaldan mini bir kelebek ve çikolatadan çiçeklerle süslemeye çalıştım. Bir de çevresini üfleme yöntemiyle hindistan cevizi kapladım dikkatli bakarsanız fotoğrafta belli oluyor. Yaptım olmuş mu? (bir gün yorum yazacak takipçilerimiz olacak değil mi?)

16 Nisan 2011 Cumartesi

Param olsa da ben alsaaaaam

Merahabalar,

Günün sonunda ağzımızdan düşüremediğimiz ezgiydi bu :) Bilenler bilir pazarda tezgaha bir kişi fazladan çekebilmek, merak uyandırmak için bağırmak gerekir, mümkünse de kafiyeli sözlerle. İşte bu amaçla söylenen pek çok şarkımsı, şiirimsi mısra arasından aşkiyle aklımızda kalan bu olmuş. Param olsa da ben alsaaaam.....

Bugün İzmir Kitap Fuarı' nda gezerken söyleyebilir mişim aslında bunu, tam da yeriymiş ama aklıma akşam geldi. Olsun akşam söylerken de aklımda o kitapların tamamını alma isteği vardı yani bir nevi kitaplara serenad* yaptım. Tam o sırada aşki de derin bakışlar içinde hayatımın yeni amacını buldum dedi; Porsche almak :D Sonra da başladık param olsa da ben alsaaaam a :)

Fuar harikaydı, pek çok yayın evi harika görsellerle ortamı şenlendirmiş. Kitaplara dizilecek methiyelere ise ne bu satırlar yeter ne de sayfalar... Uykusuzun standına ilgi çok fazlaydı, kalabalıktan yaklaşamadık bile. İstanbul' a bi fırat posteri almak geçti gönlümden ama olamadı maalesef :( en azından fotoğrafını çekebilirdim tabii makine yanımda olsaydı!!!! (bu ünlemler kendime elbette) Özellikle fuar alanını kuşbakışı gören alandaki kafeteryada oturup çayları yudumlarken o kalabalığı izlemek çok güzeldi.

* Zülfü Livaneli'nin yeni kitabının adıdır aynı zamanda, şiddetle tavsite olunur. 

İzmir' den sevgiler, öpücükler